TR EN

Away Blog 1: Elif Şahin

28 Kasım 2021

 

16 Kasım 2021, saat 07.20. CEV Kupası ilk maçımız için İstanbul Havaalanı’ndayız, yolculuk Sırbistan’a. Deplasman boyunca, en özel keyif aldığım anların fotoğraflarını çekip sizleri de yanımızdaymışsınız gibi hissettirmek istiyorum. Umarım biraz olsun hissedebilirsiniz. Fotoğraflarıma başlamadan önce size bir sır vereyim, analog kamerasının ilk filmini yaktım… Ama yanımda 3 tane daha film vardı. Bu fotoğraf da filmi yaktıktan sonraki ilk fotoğrafım.

 

 
 

Takım olarak kahve içmeyi çok seviyoruz. Kime sorsanız en çok takım aktivitesi olarak kahve içiyoruz der veya bizi en çok ne mi heyecanlandırıyor? Kahve. Boş günümüzde, maç izlerken, iyi veya kötü geçen bir maçımızdan sonra, uyandığımda, bazen gecenin geç vakti, kahve her anımızda diyebilirim. Bu fotoğraf da uçağa binmeden önce büyüklerimize kaybettiğimiz manşet maçından sonra ısmarlamamız gereken ama asla ısmarlamadığımız kahve sırası :) Modumuza göre içtiğimiz kahve de değişiyor ama en güzeli, herkes herkesin ne içtiğini çok iyi biliyor…

 

 

Ve uçağa gidiyoruz. Yolculukları her zaman çok sevmişimdir. Yeni bir ülke görmek, farklı yemekler tatmak, daha önce oynamadığım takımlara karşı mücadele etmek beni her zaman heyecanlandırır. Deplasmana giderken bir gece önce bütün eşyalarımı koydum mu stresi ve defalarca ‘only girls’ whatsapp grubuna yazılan kıyafetlerin hepsini aldığımdan emin olmak için yapılan kontroller. Hadi biz kaçtıııık.

 

Uçakta olmazsa olmazlarımdan tabii ki Mermik, Handan, elimde kahvem, airpods ve Ipad’im. Uçak yaklaşık bir saat süreceği için ben de bir gece önceden Selfless filmini indirdim. Bu kadar yoğun antrenman temposunda kendime en çok dizi ve film izleyerek vakit ayırdığımı fark ettim. Bazen yorgunluktan uyuyakaldığım zamanlar da oluyor ama evde Saliha’yı görmeniz lazım, onunla bir şey izlemek neredeyse imkansız. 2 Dakika sonra bir bakmışım uyuyakalmış. Neyse gelelim uçağa, film izlerken karnım da doydu. Şimdi Sırbistan’a iniş için alçalıyoruz. Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayın…

 

 

Bu nereden çıktı diyeceksiniz… Veya Perihan Abla bizimle mi geldi? Yoook, gelmedi. Keşke gelse, ne güzel olur. Her gün onun yemeklerini yiyoruz. Eee bir de Peri Cafe de yemek yapmamız yok mu… Ama geçen ne oldu biliyor musunuz? Perihan Abla’ya nazar değen günlerden bir tanesinde, kek kurtardık. Onu da yine bir törenle Cookie Cake ilan ettik. Bazen olabiliyor, çok yoruluyor, bir bakmışız fırından yanık kokuları geliyor. Bu durumlarda hemen onun yanına gidip pembiş yanaklarından bir öpücük kondurup yanan şeyi yanmayan ve yenilebilir bir şeye dönüştürmek için uğraşıyoruz…Annemlerin gözü arkada kalmasın, bize çok iyi bakıyor. Kulüpte Peri Cafe’nin önünde beyaz bir tahta var, her gün birimiz oraya menüyü yazıyoruz. Bu tahta da otelin girişinde vardı, oraya kulüpteymişiz gibi menüyü yazdık. Küçük şeylerden nasıl da mutlu oluyoruz…

 

 

Tanıştırayım, Saliha, Zeynep, Fatma ve arkada Mc. Maç sabahından herkese günaydın diyelim mi? 17 Kasım 2021, saat 08.10. Antrenmana gitmek için otobüsü bekliyoruz. Hava çok güzel, biraz rüzgar esiyor ama tam da ihtiyacımız olan şey… Uyandırılmak! McKenzie sanırım uyuyor…Arkamızda da süpermarket, tam otelin yanı. Eeeeen sevdiğimiz. Antrenmandan gelelim, doğru süpermarkete!

 

 

Bu çoraplardan almayan kaldı mı demek istiyorum öncelikle. Eğer almayan varsa, kulübümüzdeki ESK Store’a bir uğrayın derim.

 

Saat 17.00 ve birazdan maça gidiyoruz. Öğlen de yemekten sonra güzel bir uyku çektim tabii. Bu öğle uykuları yok mu, en sevdiğim. Maç günleri kampta olunca kendimi kafa olarak maça daha rahat hazırlayabiliyorum.  Maça gitmeden önce olmazsa olmazlarımızdan tabii ki kahve. Kahvenin yanına da sağlıklı bir sandviç veya muz fıstık ezmesi. Bilmeyenler için bir sır daha vereyim, Fatma Abla vegan. Kesinlikle hayvansal gıda tüketmiyor, bu sebepten dolayı badem sütlü kahve içerken ben de filtre kahve içtim. Haydi maça ama öncesinde otobüse gidelim mi?

 

 

Otobüse gitmeden önce birkaç fotoğraf daha ekleyeyim dedim. Masamız belli. Ben, Fatma Abla, Beyza ve Merve.

 

 

Biraz da müzik diyelim. Bu gördüğünüz hoparlör bizimle her yere geliyor. Yurtdışına bile getiriyoruz. Kahveyi sevdiğimiz gibi, müziği de hayatımızın her yerinde isteyen bir takımız. Bu takımın çok ortak noktası var arkadaş! Ne kadar şanslıyız. Bu hoparlörü çantasında kim taşıyor diye soruyorsanız eğer… Doğru bildiniz… Takımın en küçükleri, yani biz!

 

 

Otobüslerde herkesin yeri aynıdır. Kimse kimsenin yerine geçmez. Bu bir kural değil ama alışkanlık diyelim. Simge Abla ve Maja en arka 5’li koltuğa geçerler. Hande arka kapının hemen önünde oturur, genelde de ayaklarını tavana diker. Ben oyuncularının en önündeyim, bazen kafamı arkaya bir çeviriyorum, manzaram sadece ayak…Tico hep Hande’nin arkasında oturur. Yeni gelen arkadaşlarımıza da boş olan yerleri kibarca gösteririz, sonuçta ev sahibiyiz :)

 

 

Ve en arkada bahsettiğim ikili… Simge Abla ve Maja.

 

 

Bu resimde de bahsettiğim ayaklar… Fatma Abla, Saliha ve Beyza. Bu arada saat 17.30. Maçımız 19.00’da. Modumuz yüksek, kulağında kulaklığı olanlar, büyük hoparlörden açtığımız müzik ve tek düşündüğümüz maç…

 

 

Aman aman aman kim geliyor? Kral geliyor. Tico geliyor. Tico’nun ne kadar iyi Türkçe konuştuğunu söylememe gerek yok herhalde. Saha içerisinde/dışarısında hep Türkçe konuşuyoruz. Biz buna çok alıştık ama bazen öyle şeyler söylüyor ki, gülmeden edemiyoruz.

 

 

Veeee Mermik. Mermik de otobüste tam çaprazımda oturuyor. Bu sene müzik Merve’de. Hande’den bayrağı aldı, devir teslim töreni yaptık. Bence takımın moduna göre bu zamana kadar iyi iş çıkardı diyebiliriz. Kimseden henüz şikâyet duymadım diyelim :) Bir gün çok komikti ama… Anlatmadan edemeyeceğim. Sabah antrenmanı, herkes uykulu. Merve’nin bizi uyandırmasını bekliyoruz. Hoparlörü açtı, ısınma için yerine geçti, müzik son ses ve şöyle bir parça çaldı. ‘Aşkın şarabından bilmeden içtiiiimm…’ Keşke Merve’nin, bizim ve en komiği de Ferhat Abi’nin yüz ifadesini görebilseydiniz…

 

 

Veeeee maç… En sevdiğimiz beyaz formalarımız ve biz. Etrafta çok fazla rengin bir arada olduğu, tribünde asla vuvuzelasını susturmayan amigo abimiz, en komiği de Hande’nin taklidini yaptığı şişme balon, ilk setten sonra oyunu domine ettiğimiz bir maç. Takım olarak iyi oynadığımız bir oyun olduğu için mutluyuz. Bu fotoğraf da hemen maç başlamadan önce çekildi. Ne güzel dizilmişiz. Galibiyet ardından masadan kalkmadığımız takım yemeği, sonsuz gülmeler, masadan masaya atılan kahkahalar. Deplasmanlarda her zaman kazanılan maç sonundaki akşam yemekleri en çok hoşuma giden şey sanırım. Sonra da takımca geç saatte kadar ettiğimiz sohbetler… Yarın yolculuk günü, bekle bizi İstanbul.

 

 

18.11.21, saat 09.00. Sabah erkenden otobüsle otelden ayrıldık, Belgrad’a geldik. Uçağımız 10.50’de. Hemen güvenlikten geçip kahve içeceğiz ama tabii ki ondan önce biraz etrafa bakacağız. Havaalanlarında genelde gezmeyi seviyoruz, en sevdiğim şey de Türkiye’de olmayan farklı bir çikolata denemek. Sonra da dayanamayıp İstanbul’a varmadan o çikolatayı bitirmek. Daha önce ne demiştim, takım olarak kahve ve müziği çok seviyoruz. Buna bir de çikolatayı ekleyelim hemen!

 

 

Uçağa binmeden son dakikalar diyelim. Masada çok yer varmış gibi 5 kişi oturmuşuz. Tabii ki kahvelerimiz elimizde, biraz yorgunluk var ama mutluyuz. Yolculuk günleri her zaman zor oluyor. Bavul yap, bavul kapa, pasaport sıraları, son kontroller, bazen rötar, bolca bekleme. Her anından keyif alıyoruz ama bir o kadar da yoruluyoruz. Eve dönüyoruz. Ertesi gün dinlenmeden çift antrenman. Fatma Abla, Zeynep ve Saliha uzaklara dalmış, Merve ve Beyza kameraya bakıyor…

 

 

İstanbul’da Simge Abla ile antrenmanlardan sonra eksik etmediğimiz kahve günlüklerimize hiçbir şekilde ara vermeden, Sırbistan’da da yolumuza beraber devam ediyoruz. Canım Simge Ablam, afiyet olsun. Kesene bereket.

 

 

Bu da piyanomuz… Havaalanında kahve içtiğimiz yerin tam karşısında elektronik aletlerin satıldığı açık bir dükkân vardı. Tabii ki gidip oradan birimiz bir şey alacaktı. Hande’nin piyano almasını hiç beklemiyordum. Tamam müziği çok seviyor da… Taşınabilir ve her yerde çalınabilir piyano da almazsın… Çok güldük buna. Laura’nın bakışlarını görmek isterseniz bir sonraki fotoğrafa herkese bekliyorum…

 

 
 

Laura piyano karşısında şaşkın, biz de öyleyiz.

 

 

Veeee İstanbul. 2 gün bile uzak kalsak, gerçekten uçaktan indiğimiz ilk anda İstanbul’u özlediğimi fark ediyorum. Dönüş yolunda da giderken yaptığım gibi film izledim. Bir yanımda Saliha, diğer yanımda Beyza vardı. Şikayetçi değilim, gayet güzeldi :) Şimdi eve dönüş yolundaki trafiği düşünürken (saatlerimiz 17.35’i gösteriyor) otobüs yolculuğunun sadece sıcacık bir kahve ve kulağıma takacağım kulaklık ile daha hızlı geçeceğini düşünüyorum.

Bu da bizim iki günlük Sırbistan deplasmanımızın son fotoğrafıydı. Ben çok eğlendim, takım olarak çok keyif aldık. Umarım sizler de biraz olsun deplasmanlarımız nasıl geçiyor, neler yapıyoruz, ne kadar çok eğleniyoruz görebilmişsinizdir. Keşke siz taraftarlar deplasmanlarda da yanımızda olabilseniz ama olsun… Desteğinizi her zaman hissediyoruz. Ben bu işi çok sevdim. Fotoğraf çekmek, anı ölümsüzleştirmek ve anı biriktirmek çok kıymetli. Bana kendimi iyi hissettiriyor, çok şanslıyım ki takımda da buna çok değer veren insanlar var. Buna olan tutkumu Hande ve İpek Abla ile açtığımız ‘hereisourhappyplace’ Instagram hesabından da takip edebilirsiniz. Bir sonraki deplasmanımıza, bir sonraki Away Blog'a kadar sizleri tatlış fotoğraflarımızla baş başa bırakıyorum. Fotoğrafları kim çekecek bilmiyorum ama kesin dayanamayıp fotoğraf makinesini elime alacağım… Haydi kendinize iyi bakın!

 

GO TIGERS!

 

Blogu Paylaş

Eczacıbaşı Spor Kulübü Ürünleri Tümünü Gör

Dynavit